Fransızca réclame

1. Bir şeyi halka tanıtmak, beğendirmek ve böylelikle sürümünü sağlamak için denenen her türlü yol: § “Moda mağazası reklamı bu kadar düzgün ve kibar olamazdı.” -Ahmet Hamdi Tanpınar, Sahnenin Dışındakiler, 73; § ” Reklam firması mavalını çocuklara yuttursun diyordu hırsla.” -Tomris Uyar, Diz Boyu Papatyalar, 35; § “Bir hayat ve sevgi reklamı yapıyordu.” -Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur, 58; § “Zira bunu hem şahsı, hem eseri için bir reklam telakki ediyordu.” -Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Gençlik ve Edebiyat Hatıraları, 36; § “Bazı yayınevlerinin çeşitli reklam yollarıyla bir çeşit güncel değerlendirme tröstleri kurabilmiş olduklarını görüyoruz.” –Adalet Ağaoğlu, Geçerken, 13; § “Hatta işlettiği hususi tımarhane için iyi bir reklam olacağınıza da emin.” -Necip Fazıl Kısakürek, Bir Adam Yaratmak, 70; § “Muhtarın ve gençlerin, köyün reklamını yaptığını düşünerek ses çıkartmadıkları günü birlik şöhret parıltısı da böylece sönmeye başladı.” -Buket Uzuner, Uzun Beyaz Bulut (Gelibolu), 198; § “Plakçı, dükkânın reklamı olsun diye pikabında öyle yüksek sesle plaklar çalıyordu ki, çalınan plağın gürültüsü iki saatlik yoldan bile duyuluyordu.“ -Aziz Nesin, Seyyahatnâme, 40; § “Televizyonda reklamı yapılan tencerelerden, tavalardan almak için evin her köşesini ovup parlatmak
” –Nezihe Meriç, Bozbulanık, 19; § ” Dev bir reklam kampanyası tabii, gelgelelim, yazarın yaşlılığına denk geldiği için, çoğu zaman anlamını yitiren bir ekonomik kazanım oluyor bu.” –Enis Batur, Kum Saatinden Harfler, 110; § “Düşünebiliyor muyduk; operamız için ne büyük görkemli bir reklamdı bu.” -Selim İleri, Saz Caz Düğün Varyete, 187; § “Batı Berlin’in alışık olduğum renkliliğini sağlayan çok reklamlı, çok vitrinli, çok sesli konuşturucu ortamının dışındaydı gördüklerim.” -Füruzan, Ev Sahipleri, 9; § “Ben işe başladıktan sonra reklam bölümünde çok sevindirici bir canlanma olduğunu söyledi.” -Pınar Kür, Bir Cinayet Romanı, 49; § “İlk büyük reklam ajansının kurucusu Duveyrier ve daha kimler
” –Cemil Meriç, Saint Simon İlk Sosyolog, İlk Sosyalist, 102; § “Biraz reklam gelse belki bir şeyler yapılabilirdi ama paralı reklam da pek yoktu…” -Fethi Naci, Dünya Bir Gölgeliktir, 30. 2. Bu amaç için kullanılan yazı, resim, film vb: § “Türlü türlü tesadüf oyunun reklamlarını okur ve orada işin pek tabii bir ticaret hâline geldiğini öteden beri görür dururuz.” -Peyami Safa, Din, İnkılâp, İrtica, 55; § “Sokak ışıkları ve sadece reklamlar yaşıyor.” -Attila İlhan, Kurtlar Sofrası, 93; § “Gazinonun ışıklı reklamında da isminiz en üste yazılacaktır.” –Oğuz Özdeş, Yerdeki Bulutlar, 19; § “
bu utkuyu da yıllarca düşünsek usumuza gelmeyecek iki önemli etkene, arabesk müzikle televizyon reklamlarına borçluymuşuz.” –Tahsin Yücel, Alıntılar, Deneme, 25; § “Şampuan reklamına mı çıkıyor?” -Ayşe Kulin, Foto Sabah Resimleri, 103; § “Her gün radyolarda reklamları var.” -Oğuz Atay, Tehlikeli Oyunlar, 373; § “Reklam panoları, afişler, sloganlar.” -İnci Aral, Yeni Yalan Zamanlar, 316.

reklam etmek

Deyim

herhangi bir kimseyi veya olayı, durumu açığa vurmak, ilan etmek, afişe etmek, ifşa etmek.

reklam yapmak

Deyim

her türlü aracı kullanarak bir şeyi halka tanıtmak, ünlenmesini sağlamak: ‘Sizin için geniş bir reklam yapacağım, adımı ortaya koyacağım.’ –T. Buğra.

Tiyatro Terimleri Sözlüğü – 1966

reklam

İngilizce: publicity, Fransızca: publicité, Almanca: Publizitaet

Bir oyuna çok seyircinin gelmesi için afiş, radyo ve gazetede kısa haber vermeler ve rejisörlerle konuşmalar gibi baş vurulan çeşitli yollar. (Tanıtma).

İktisat Terimleri Sözlüğü – 2004

reklam

İngilizce: advertising

Tüketicilerin zevk ve tercihlerini etkileyerek kendi malına yönelik istemi artırmak amacıyla firmanın yaptığı satış artırıcı etkinliklerden biri. krş. ikna edici reklam, bilgi verici reklam

Bilgisayar Terimleri Karşılıklar Kılavuzu – 2007